Paranın psikolojisi ve para kazanma hakkında bu yazımı mutlaka ama mutlaka okumanızı öneririm. Ayın 1’inde 1 TL’niz olduğunu ve her gün bunu 2 katına çıkardığınızı düşünün. 2’inci gün 2 TL… 3’üncü gün 4TL. 4’üncü gün 8 TL… Bu şekilde devam ediyor. Her gün bir önceki günün 2 katına ulaşıyorsunuz. Peki ayın sonunda sizce ne kadarınız olur? Bunu aklınızda tutun yazının ilerleyen aşamalarında bu konuya döneceğiz. Lütfen herhangi bir hesap yapmayın? Zenginliğin en yüksek hali, her sabah uyanıp “Bugün ne istersem yapabilirim” diyebilmektir.
İnsanlar neden zengin olmak istiyor? Cevabı basit aslında: mutlu olmak için. Mutluluk karmaşık bir konu, çünkü herkes farklıdır. Beni mutlu eden şey sizi mutlu etmeyebilir, belki canınızı bile sıkabilir. Ancak mutluluğun evrensel düzeyde ortak bir paydası olacaksa da bunun insanların hayatlarını kontrol edebilmeleri olduğunu söyleyebiliriz.
Zamanınızı kontrol etme yeteneğine sahip olmak çok kıymetli. İstediğinizi, istediğiniz zaman, istediğiniz kişiyle, istediğiniz sürece yapabilme yeteneği paha biçilmez. Bu paranın ödediği en yüksek kâr payıdır. Gelin paranın psikolojisine biraz daha yakından bakalım: Paranızı iyi kullanmanızın ne kadar zeki olduğunuzla pek ilgisi yoktur.
Ancak nasıl davrandığınızla yakından ilgisi vardır. Zeki olsanız da bir davranışın öğrenilmesi zordur. Duygularının kontrolünü kaybeden bir dahi, finansal açıdan tam bir felaket olabilir. Tam tersi de doğrudur. Hiçbir finansal eğitimi olmayan insanlar, zekâ ile ilgili olmayan davranışsal beceriye sahip olmaları halinde varlıklı olabilirler. Finansal başarı, nasıl davrandığınızın ne bildiğinizden daha önemli olduğu, insana özgü kişisel beceri ve niteliklerden biridir.
Mühendisler bir köprünün çökme nedenini belirleyebilirler; çünkü belli bir alana, belli bir oranda güç uygulanması halinde o alanın çökeceği konusunda fikir birliği vardır. Fizik tartışmaya açık değil. Yasalarla yönetilir. Finans ise farklıdır. İnsanların davranışlarıyla yönetilir. Üstelik benim davranışım bana mantıklı gelebilir, fakat size çılgınca gelebilir.
Finansal krizleri incelediğinizde bu olayların finans merceğiyle değil, psikoloji ve tarih merceğiyle incelenmesinin daha mantıklı olduğunu görürsünüz. İnsanların kendilerini niçin borca gömdüklerini kavramak için faiz oranlarını incelemek gerekmiyor; hırsın, açgözlülüğün, güvensizliğin ve iyimserliğin tarihini incelemek daha mantıklı olacaktır.
Voltaire’in şu gözlemi güzeldir: “Tarih hiçbir zaman tekrar etmez; insanlar ise kendini her zaman tekrar eder. Farklı kuşaklardan gelen, farklı gelir düzeylerine sahip olan, farklı anne babalar tarafından yetiştirilen, dünyanın farklı yerlerinde, farklı ekonomilerin içinde doğmuş bulunan, farklı iş piyasalarını deneyimleyen ve şans seviyeleri farklı olan insanlar; çok farklı dersler öğrenirler.
Evet biraz farklı bir cümle oldu farkındayım. Her birimizin dünyanın işleyişine dair kendimize özgü benzersiz bir deneyimimiz vardır. Size çılgınca görünen bir şey bana mantıklı gelebilir. Yoksulluk içinde büyümüş olan birinin risk ve ödüle dair düşüncesi, zengin bir bankacının çocuğunun; denese de kavrayamayacağı bir şeydir.
Yüksek enflasyon döneminde büyümüş birisi, fiyatların istikrarlı seyrettiği dönemde büyümüş birisinin hiç de yaşamak zorunda olmadığı bir şey deneyimlemiştir. Siz para konusunda benim bilmediğim şeyler bilirsiniz; ben de sizin bilmediklerinizi. Hayatınız boyunca benden farklı inançlar, amaçlar ve öngörülerle karşılaşır ve onları deneyimlersiniz.
Bunun nedeni birimizin diğerinden daha akıllı ya da bilgili olması değil. Bunun nedeni farklı yaşamlar sürmemizdir. Hepimiz dünyanın nasıl işlediğini bildiğimizi düşünürüz. Fakat hepimiz onun ince bir dilimini deneyimlemişizdir sadece. Bazı dersleri anlamak için deneyimlemek gerekir. Yapılan araştırmalara göre: “Bireysel yatırımcıların risk alma isteği, kişisel hikâyelerine bağlı olduğuna işaret etmektedir.” Yani zekâ, eğitim veya gelişmişlik meselesi değil.
Sadece bir şans yüzünden nerede ve ne zaman doğduğunuz meselesi… Şans ve risk kardeştir. İkisi de yaşamda her sonucun bireysel çaba dışında bazı güçler tarafından yönetildiği gerçeğini ifade eder. Hem kendimizin hem de başkalarının başarısını değerlendirirken hatırlamamız gereken çok önemli bir husus vardır: “Hiçbir şey göründüğü kadar iyi veya göründüğü kadar kötü değildir.”
Dünya, eylemlerimizin %100’ünün, sonuçlarımızın %100’ünü belirleyemeyeceği kadar karmaşıktır. Şansa ve riske gerektiği gibi saygı gösterirseniz, insanların finansal başarılarını -hem kendinizinkini hem de başkalarınınkini- değerlendirirken, hiçbir zaman göründüğü kadar iyi veya göründüğü kadar kötü olmadığını fark edersiniz.
Kendinizi değerlendirirken, başarınızı şansa bağlamak, kabul edilemeyecek kadar moral bozucu olabilir. Diyelim ki bir hisse senedi aldım ve 5 yıl sonra olduğu yerde kaldı. Daha en başında satın almakla yanlış karar vermiş olmam mümkün. Para kazandırma olasılığı %80 olan iyi bir karar vermiş olup da olasılıklardaki şanssız %20’lik kesite düşmüş olmam da mümkün.
Hangisini olduğunu nasıl bilirim? Hata mı yaptım, yoksa sadece risk gerçeğini mi deneyimliyorum? Hepimiz para konusunda neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Hangi yatırım stratejileri iyi sonuç veriyor?
Hangileri vermiyor? Nasıl zengin oluruz? Yoksul düşmekten nasıl kaçınırız? Bu dersleri öğrenirken genellikle başarıları ve başarısızlıkları gözlemliyoruz ve kendimize “Falancanın yaptığını yap; filancanın yaptığını yapmaktan kaçın.” diyoruz.
Elimizde sihirli bir değnek olsaydı, bu sonuçların ne kadarının, yapılan eylemlerden kaynaklandığını bu eylemlere karşılık ne kadarının şanstan veya riskten kaynaklandığını tespit edebilirdik.
Fakat elimizde sihirli bir değnek yok. Benjamin Graham tüm zamanların en büyük yatırımcılarından biri, değer yatırımının fikir babası ve Warren Buffett’ın ilk dönemlerdeki akıl hocası olarak tanınır. Fakat Benjamin Graham’ın yatırım başarısının büyük bölümü, büyük miktarda GEICO hissesine sahip olmasından kaynaklanıyordu; ki bu da kendisinin de kabul ettiği gibi meşhur metinlerinde dile getirdiği çeşitlendirme kurallarının hemen hemen her birini çiğnemek anlamına geliyordu.
Cesur ile pervasız arasındaki ince çizgi burada nereye düşüyor acaba? Graham, GEICO hissesi için şöyle demiştir: “Talih kuşu veya fevkalade zekice bir karar; ikisini birbirinden ayırabilir miyiz?” Pek kolay olmaz.” Risk ile şansı birbirinden ayırmak çok zor. Şans ve risk ikiz gibi birbirine benzer.
Neyin şans, neyin beceri ve neyin risk olduğunu belirlemek, parayı en iyi nasıl yöneteceğimizi öğrenmeye çalışırken karşı karşıya kaldığımız en büyük problemlerden biridir. Bu nedenle kimi övüp kime hayran olmak istediğinize dikkat edin.
Çünkü sonuçların yüzde yüzünün tek başına gösterilen çabaya ve alınan kararlara bağlı olduğunu varsaymak pek doğru olmayacaktır. Bütün başarılar, çok çalışmaya bağlı değildir, bütün sefaletler tembellikten kaynaklanmaz. Bu nedenle insanları yargılarken dikkatli olmalıyız. Warren Buffet’ın bile ömür boyu performansında şansın rolünden bahsedebiliriz ve şans güvenilir bir şekilde taklit edilebilecek bir şey değildir.
Bill Gates şöyle demiştir: “Başarı kötü bir öğretmendir. Zeki insanların zihnini çelerek kaybetmeyeceklerini düşünmeye iter.” İşler aşırı derecede iyi giderken, bunun düşündüğünüz kadar iyi olmadığını anlayın. Yenilmez değilsiniz ve size başarıyı getirenin şans olduğunu kabul ediyorsanız, o halde hikayeyi aynı hızla tersine çevirebilecek olan riske de inanmalısınız.
Başarısızlıkla başa çıkmanın püf noktası, finansal yaşamınızı, kötü bir yatırımın ve ulaşılamamış bir finansal hedefin sizi tamamen bitirmeyeceği, böylece olasılıklar lehinize dönünceye kadar oyunda kalmaya devam edebileceğiniz şekilde düzenlemektir.
Ancak daha da önemlisi, başarıda şansın rolünü giderek daha iyi anladıkça, riskin rolü kendimizi affetmemiz ve başarısızlıkları yargılarken anlayışa yer bırakmamız gerektiğidir. Şimdi başta sorduğumuz soruya dönelim. Ayın 1’inde 1 TL’niz vardı ve her gün bunun 2 katına çıktığını düşünüyordunuz.
Ayın sonunda yani 31. günde bu mantıkla gidildiğinde elde edeceğiniz sayı ₺1.073.741.824,00. Olağanüstü gerçekten. Bir şey bileşerek büyüyorsa -küçük bir büyüme gelecekteki büyüme için yakıt oluşturuyorsa- küçük bir başlangıç temeli o denli olağanüstü sonuçlara yol açar ki, mantığa meydan okuyormuş gibi görünür. Para konusunda da durum böyledir. Warren Buffet fenomen bir yatırımcıdır.
Fakat başarısının tamamını yatırım dehasına bağlarsanız, kilit bir noktayı kaçırırsınız. Başarının gerçek anlamda anahtarı, bir yüzyılın dörtte üçü boyunca, yaklaşık75 yıl fenomen yatırımcı olmasıdır. Yatırım yapmaya 30’lu yaşlarında başlasaydı ve 60’lı yaşlarında emekli olmayı seçseydi, çok az kişi adını duymuş olabilirdi.
YETENEĞİ YATIRIM, FAKAT SIRRI ZAMANDIR. Warren Buffett’ın net değeri 84,5 milyar dolar. Sahip olduğu varlıkların 81,5 milyar doları 65. doğum gününden sonra gelmiştir. Bileşiklenme işte böyle işler. Zihinlerimiz bu tür abesliklerle başa çıkabilecek şekilde oluşturulmamıştır.
Buffett’ın serveti yalnızca iyi bir yatırımcı olmasından değil, kelimenin gerçek anlamıyla çocukluğundan beri iyi bir yatırımcı olmasından kaynaklanmıştır. Ekonomik döngülere, alım-satım stratejilerine ve sektörlere dair çok sayıda kitap var. Ama en önemli ve en güçlü kitabın adı: “Kapa çeneni ve Bekle” olmalı.
İyi yatırım, mutlaka en yüksek getiriyi elde etme meselesi değildir. Çünkü en yüksek getiriler, tekrarlanamayan tek seferlik isabetli atışlar olma eğilimindedir. İyi yatırım, sebatla sürdüreceğiniz ve çok uzun süre boyunca tekrarlanabilecek oldukça iyi getiriler elde etme meselesidir. Bileşiklenme, işte o zaman coşar.
Bileşiklendirme, bir plana büyümesi için yıllar veya on yıllar tanıyabildiğiniz zaman en iyi sonucu verir. Bu sadece tasarruflar değil, kariyerler ve ilişkiler için de geçerlidir. Burada dayanıklılık kilit önem taşır. İyi yatırım, mutlaka iyi kararlar almaya bağlı değildir. İşleri sürekli olarak berbat etmeme meselesidir.
Parayı elde etmek bir şeydir ancak onu elde tutmak ise başka bir şeydir. Para kazanmak risk almayı, iyimser olmayı ve kendinizi ortaya koymayı gerektirir. Ancak parayı elde tutmak, risk almanın tam tersini gerektirir. Alçakgönüllü olmayı ve elde ettiğiniz şeyin aynı hızla sizden geri alınabileceğinden korkmayı gerektirir.
Tutumlu olmayı ve elde ettiklerinizin en azından bir kısmının şansa bağlanabileceğini kabul etmeyi gerektirir; bu nedenle geçmişteki başarının sonsuza dek tekrarlanacağına güvenilmez. En önemli mesele ayakta kalma meselesi. En büyük farkı yaratan şey pes etmeden uzun süre ortalıkta kalabilmek.
İster yatırımda, ister kariyerinizde, ister sahibi olduğunuz işletmede stratejinizin temel taşı bu olmalı. Ayakta kalma zihniyeti… Ayakta kalma zihniyetini gerçek dünyada uygulamak için, şu konularda dikkatli olmakta fayda var. Çaresizlik içinde yapılacak zamansız bir hisse senedi satışını önlemek, düzinelerce büyük kazananı seçmekten daha fazlasını getirir.
Yani mesele önce kaybetmemek. Sadece en uzun süre boyunca kesintisiz sürdürülen iyi getiriler özellikle kaos ve geniş çaplı tahribat dönemlerinde her zaman kazanacaktır. Planlama önemlidir fakat her planın en önemli kısmı planın plana göre gitmeyeceğini planlamaktır.
Siz plan yaparsınız ama işler öyle gitmez. Finans ve yatırımda planlama çok önemlidir çünkü mevcut eylemlerinizin makul sınırlar içinde olup olmadığını görmenizi sağlar. Planlar ancak gerçeklikten sağlam çıkabildikleri takdirde faydalıdır. Ve bilinmeyenlerle dolu bir gelecek, herkesin gerçeğidir.
Bu nedenle yatırımlarınızda veya iş hayatınızda hata payı bırakmak önemlidir. Hata payı genellikle güvenlik marji olarak tanımlanır finansın en az kıymet verilen güçlerinden biridir. DEVAM EDECEK TAKİPTE KALIN!!!